Yavuz Akpınar - İsa Hebibbeyli: 70 Yaşının Eşiğinde

 

İsa Hebibbeyli, benim Azerbaycan'da tanıdığım son derecede çalışkan, faal, adeta yerinde duramayacak derecede bitmek tükenmez bir enerji sahibi, zihni sürekli yapacağı işlerle meşgul, kendisini vatan ve milletine adamış nadir bilim adamlarından biridir.

Dostumuz, kardeşimiz, Azerbaycan'ın önde gelen bilim ve siyaset adamlarından profesör, akademik İsa Hebibbeyli'nin ilmi araştırmalarından, elde ettiği büyük başarılardan, bin bir fedakarlıkla yaptığı çalışmalarının öneminden ve orjinalliğinden söz etmek benim için daha kolaydır ve bu konularda çok şey yazabilirim. Amma ben bu yazımda İsa Hebibbeyli'nin Azerbaycan'da göze pek çarpmayan, belki de hiç söz edilmeyen bazı özelliklerinden bahsetmek istiyorum. Türkiye'den bakılınca nasıl bir insan, nasıl bir bilim adamı ve nasıl bir aydın ile karşılaştığımızı açıklamak istiyorum.

Aydınlar bir milletin hayatında siyasetçilerden, askerlerden daha önemli rol oynar. Hatta onlar milletin geleceğini belirlemede askerlere, siyasetçilere yol gösterirler. Milli hedefleri, ülküleri aydınlar tasarlar, ortaya atar, zamanı gelince siyasetçi ve askerler de gerçekleştirir. Burada isimlerini anmaya lüzum görmediğim Türkiyeli ve Azerbaycanlı aydınların son 100-150 sene zarfında Türklüğü nasıl yarınlara hazırladıklarını hatırlayalım. Vaktiyle bunların özünü oluşturduğu vatan ve millet sevgisi, İslamcılık ve Türkçülük idealleri, eğitim seferberliği vs. olmasaydı, Doğu Anadolu ve Azerbaycan Türkleri I. Dünya Harbi ve sonrasındaki katliamlardan kurtulamaz; İttihatçılar, - tam da ihtiyaç duyulan bir anda - Kafkasya Türklüğünün-Azerbaycan'ın yardımına koşamaz; Azerbaycan'ı istiklale götüren yollar açılamaz; Türkiye de İstiklal Savaşı'nı başaramaz, bütünlüğünü koruyamazdı.

Sözünü ettiğimiz aydınlarınlar neslinin günümüzde de temsilcileri bulunuyor. Dikkatli bakmazsak bunların bir kısmını gözden kaçırabiliriz; çünkü bu tip insanlar gösterişe önem vermez, sessiz sedasız, temennasız işlerini yaparlar. İsa Hebibbeyli işte böyle aydınlardan biridir.

1991'de Sovyetlerin dağılması, Azerbaycan'ın istiklaline kavuşması sırasında Nahçıvan dünyadan tecrid edilmiş, perişan bir haldeydi. O dönemde Iğdır ekonomik açıdan daha iyi bir durumdaydı. Ya şimdi?  Iğdır'da önemli bir gelişme olmadı, aksine gerileme oldu. Nahçıvan ise küllerinden yeniden doğdu; sınırları  - Türkiye hariç - dost olmayan ülkelerle sarılı olduğundan ekonomik problemleri belli ölçüde devam ediyor ama Muhtar Cumhuriyetin sosyal ve kültürel yaşamı dipdiri; geleceğe ümitle bakıyor.

Türkiye'nin doğu sınırlarındaki vilayetler hem ekonomik hem de bir sürü sosyal, siyasi problemlerle çalkalanıyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin büyük çabalarına, tedbirlerine, yapılan güçlü teşviklere rağmen gözle görülür bir başarı elde edilemiyor. Bunların sebebi ne? Bence en önemli sebep Nahçıvanlı aydınların ülkelerine sahip çıkması, halka önderlik etmesi, sorumluluklarının bilinciyle çalışmaları, Azerbaycan hükumetinin de onlara destek olması.

Türkiye'nin doğu illerinde ise aydınlar yok gibi! Hükumete bu varlık yokluk mücadelesinde destek olan, zorluklara göğüs geren, halka yol gösteren, vatan ve millet sevgisiyle hareket eden, sorumluluk sahibi aydınlar yok! Hemen her vilayette bir üniversite var ama sözü edilen problemler hakkında ilmi araştırmalar, çözüm yolu bulma gayretleri yok! Neredeyse her kazada bile bir gazete çıkıyor, vilayetlerde televizyon yayınları var ama gerçek mahalli medya yok!

Nahçıvan'da İsa Habibbeyli gibi aydınlar şüphesiz hükumetten aldıkları destekle ama kendi iradelerini de ortaya koyarak öne düşüyor, bölgenin her yönden kalkınması için canla başla çalışıyorlar. İsa Bey'in rektörlüğü sırasında perişan vaziyetteki Nahçıvan Üniversitesi'ne can verdiği, onu dünyaya açık yeni bir ilim yuvasına dönüştürdüğü herkesin kabul ettiği bir gerçek. Pekiyi sınır boyu Türk vilayetlerindeki üniversitelerde bir başarı hikayesi var mı?

Burada konu dışına çıktığımın farkındayım ama söylemek istediklerim için bu bölgeye geniş bir açıdan bakmanın yararlı olduğunu sanıyorum. Ermenilerin "büyük Ermenistan" hayaline kavuşmak için geçmişte Doğu Anadolu ve Azerbaycan dahil bütün Güney Kafkasya'da, yakın tarihte ise Karabağ'da yaptıkları soykırımlarını hatırlatmak istiyorum. Ermenilerin iddiaları ve insanlık dışı hareketleri Türkiye'de neredeyse unutulmuş durumdaydı. Azerbaycan'ın bağımsızlığa kavuşması, Karabağ'daki dehşetli hadiseler, Türkiye'yi bu gafletten uyandırdı.

Türkiye hükumeti, Azerbaycan'la, Nahçıvan'la çok yönlü ilişkileri geliştirmede, ermenilere cevap vermede istekli olsa da Kars, Ardahan, Iğdır, Erzurum, Van gibi sınır vilayetlerinin yöneticileri, ortaya çıkan ani bir hadise dolayısıyla üzerlerine sorumluluk alıp bir iş yapmak istemiyor, hep Ankara'dan gelecek emri bekliyor, iş işten geçiyordu. Açıkçası bölgeyi de iyi tanımıyor, tarihte olup bitenleri gereği gibi bilmiyorlardı. Onlara yol gösterecek, tavsiyede bulunacak bölgenin gerçeklerinden haberdar aydınlar da ortalıkta yoktu veya sesi çıkan birkaç kişiyi de kimse dinlemiyordu.

Ancak özellikle Kars'ta, Iğdır'da kanbağı ve yakın geçmişte müşterek acıları yaşamanın oluşturduğu şuur sebebiyle halk arasında kendiliğinden bir yakınlaşma arzusu ortaya çıkmıştı. Bu yakınlaşmayı Iğdır'da millet ve vatan sevgisiyle coşup taşan Avukat İbrahim Bozyel, Nahçivan'da millete hizmeti hayatının manasına çevirmiş olan İsa Hebibbeyli gibi şuurlu aydınlar ele ele vererek çok daha ileri seviyeye taşıma becerisini ve cesaretini gösterdiler.

Avukat İbrahim Bozyel o dönemlerde Iğdır'a önderlik eden sayılı aydınlardan biriydi, aslında birincisiydi de! Halkın sevgi ve güvenini kazanmıştı. Ailesinin temiz geçmişiyle, avukatlık hizmetindeki dürüstlüğüyle, lisedeki öğretmenliğiyle, önderlik ettiği folklor ekibiyle şehrin kültürel hayatına sadece Türkiye ölçüsünde değil Avrupa ölçüsünde de renk ve canlılık katmıştı. Birlikte çıkardığımız Kardaş Edebiyatlar dergisi özelikle Azerbaycan'la ilişkilerimizin gelişmesinde önemli rol oynamaktaydı.

İsa Hebibbeyli ile İbrahim Bozyel'in ilişkileri herhalde 1984'te onun Azerbaycan seyahati sırasında büyük bir ihtimalle büyük vatansever, cesur insan rahmetli Abbas Zamanof vasıtasıyla başlamıştı sanırım. 1992 yılında Nahçivan'la Türkiye arasında "Hasret Köprüsü"nün açılmasından sonra ikisi arasındaki bu ilişkiler süratle gelişti daha ileri seviyelere ulaştı. Iğdırlı aydınlarla Nahçıvanlı aydınların yakın katılımıyla (ki bunların arasında İsa Hebibbeyli'yi ve Avukat İbrahim Bozyel'i özellikle belirtmek istiyorum) kardeşliğin, işbirliğinin, emel dostluğunun timsali olarak, milli varlığımıza kast eden ermenilerin 1914-1920 yılları arasında bölgede yaptığı katliamı hatırlatan, "Soykırımı Abidesi" 1999 yılında Iğdır'da inşa edildi. Prof. Cefer Giyasi'nin projesini çizdiği bu anıtın gerçekleştirilmesinde, Türkiyeli bazı bürokratların kararsızlığını ve passifliğini dikkate almadan cesaretli ve şuurlu adımlar atan Iğdır Valisi Şemsettin Uzun'u ve ona büyük destek vererek halkın bu abideye maddi yardımda bulunmasını da temin eden aydınlar arasında Avukat İbrahim Bozyel'le Erzurum Atatürk Üniversitesinin değerli bilim adamı tarihçi Prof. Enver Konukçu'nun hizmetlerini burada anmadan geçmek istemiyorum. Şimdi bu Soykırım Abidesi, Azerbaycan'la Türkiye kardeşliğini temsil ettiği gibi sınırda, ermenilere, onların emellerini parçalayan Türk'ün çelik kılıçlarını hatırlatıyor.

İsa Bey Nahçıvan Devlet Üniversitesi'nin rektörü olduğu sıralarda sadece bu üniversiteyi maddi, manevi yönden geliştirmekle kalmadı, aynı zamanda bu üniversitenin komşu ülkelerdeki bilim çevreleriyle de alakalarını kurdu. İran, Türkiye, Gürcistan, Dağıstan, malum sebeplerle kısmen de İran üniversiteleri arasında ileriye yönelik iş birliğinin temel taşlarını atan, bu husustaki bütün teşebbüslere öncülük eden, fikir veren, müşahhas tekliflerde bulunan hep İsa Hebibbeyli oldu. Onun Cenubi Azerbaycanlı aydınlarla, şair ve yazarlarla işbirliğini güçlendirmek özel bir gayret sarf ettiğini çok iyi biliyorum. Maalesef onun Nahçıvan Üniversitesi rektörlüğünü bırakıp Baku'ya geçmesi sebebiyle sözünü ettiğimiz bu ilişkilerin daha ileri gitmediğini, akim kaldığını da söyleyebilirim.

İsa Bey, sözünü ettiğimiz ilişkiler çerçevesinde Türkiye'den birçok kişinin Nahçıvan'da ve Azerbaycan'dan bazı öğrencilerin de Türkiye üniversitelerinde lisans eğitimi görmelerinde, yüksek lisans ve doktora tezi yapmalarında yardımcı oldu. Aynı zamanda Azerbaycanlı birçok öğretim üyesinin Erzurum, Ardahan ve diğer üniversitelerde görev alıp çalışmasını sağladı. Ardahan Üniversitesi Rektörü Ramazan Korkmaz'la birlikte Kafkas Üniversiteleri arasında ilişkiler kurmak ve geliştirmek yolunda önemli çabalar sarf etti.

İsa Bey'in Kardaş Edebiyatlar dergisine gösterdiği ilgiyi, yaptığı yardımları hiçbir zaman unutmayacağım. Bizim başta Azerbaycan olmak üzere Türk dünyasıyla ilişki kurma arzumuzun sebeplerini çok iyi anlaşmış, bize yoldaş olmuştu. Hatta İbrahim rahmetli olduktan sonra da Kardaş Edebiyatları devam ettirmem için bana maddi bakımdan da yardım etmişti. Onun bu fedakarlığını minnetle hatırlıyor, yeri ve zamanı gelmişken bunu açıklamayı uygun buluyorum.

İsa Bey'in Kardaş Edebiyatlar dergisindeki en önemli yardımlarından biri de büyük vatan şairi Memmed Araz'ın 60. doğum yıldönümünde, onun için özel bir sayı çıkarmamıza (Kardaş Edebiyatlar, 1993, Sayı: 25) yardım etmesidir. Bu sayı için gerekli yazıları, fotoğrafları bizzat temin etmiş kendisi de Memmed Araz hakkında iki ayrı yazı hazırlayıp göndermişti. Bu sayı sadece Türkiye'de değil Kardaş Edebiyatlar'ın gönderildiği bütün Türk dünyasında Azerbaycan'ın bu kudretli şairini geniş okuyucu zümrelerine tanıtmada önemli rol oynamıştı.

İbrahim'in ecelsiz ve talihsiz vefatından sonra onun için çıkardığımız özel sayıya "İbrahim Bozyel'in Hatırası" adlı yazısını göndermiş burada bütün samimiyetiyle keder dolu duygularını dile getirmiş ve aynı zamanda rahmetli İbrahim Bozyel'in hizmetlerini objektif olarak tek bir cümlede ifade etmişti: "Azerbaycan'la Türkiye arasındaki en büyük manevi köprülerden biri de İbrahim Bozyeldi".

Bu İbrahim'i yakından tanıyanların katılacağı son derecede doğru bir değerlendirmedir. Şimdi ben İsa Bey'i tanımanın ardından geçen yaklaşık 40 yıllık bir zaman dilimine şöyle bir bakıyor ve rahmetli Abbas Zamanof'un eşsiz gayret ve cesaretiyle Türkiye-Azerbaycan arasında kurduğu köprülerin günümüzde daha da güçlenerek devam ettiğini görüyorum.

İsa Hebibbeyli, eserleriyle, faaliyetleriyle, ileriye yönelik milli arzuları ve idealleriyle Türkiye-Azerbaycan arasındaki en güçlü köprülerden birini kuran ve devam ettiren temennasız şahsiyetlerden biridir ve biz Türkiye Türkleri de milletimize yaptığı eşsiz hizmetler için ona minnettarız.

Aziz kardeşim İsa Bey, doğum yıldönümünde seni candan tebrik eder, yüce Tanrı'dan sana uzun ömür, can sağlığı diler, vatan ve millet yolunda hizmetlerinin devamı temenni ederim. En derin saygı ve sevgilerimle.

 

10.10 2018

İzmir/Bornova

© Müəllif hüquqları qorunur! Mətndən istifadə etdikdə istinad mütləqdir! 

 


© Müəllif hüquqları qorunur! Mətndən istifadə etdikdə istinad mütləqdir!